Kızılçam ağaçlarında yaşayan ve ağacın özütüyle beslenen Çam Pamuklu Koşnili (Basra) adlı canlının salgıladığı özsular, arılar tarafından toplanarak çam balına dönüştürülür. Bu benzersiz üretim süreci, çam balına kendine özgü lezzetini ve yüksek değerini kazandırıyor.
2021 yılında Ege kıyılarında yaşanan yangınlar nedeniyle çam balı rekoltesinde önemli düşüşler yaşanmıştı. Zira yangınlarda sadece çam ormanları değil, çam balı üretiminde kritik öneme sahip Çam Pamuklu Koşnili adındaki bu canlı türü de büyük zarar görmüştü. Ancak, doğa kendini yeniledi, çam ormanları kendini onarmaya başlarken, Çam Pamuklu Koşnili (Basra) de gücünü toparladı, çoğaldı ve eski verimliliğine ulaştı.
Türkiye’de bal ve arı ürünlerinin bir sektör haline gelmesini sağlayan ve bu yıl 45’inci yılını kutlayan Balparmak’ın ve diğer paydaşların yoğun çabalarıyla geçtiğimiz günlerde coğrafi işaret alan Türk Çam Balı, artık değerini uluslararası arenada da göstermeye hazır. Bu yıl çam balı üreticilerinin yüzlerinin güldüğünü belirten Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, “Şimdi sıra Türk Çam Balının dünyada hak ettiği değeri bulması için el birliği ile çalışmaya geldi. Göreceksiniz, yakın zamanda Türk Çam Balı, uluslararası arenada en çok aranan ballardan biri olacak” dedi.
Ülkemize özgü bir salgı balı çeşidi olan çam balı, dünyadaki toplam rekoltenin yaklaşık yüzde 92’siyle Ege kıyılarındaki kızılçam ormanlarında, ağırlıklı olarak Anadolu arı ırkının Muğla ekotipi bal arısı tarafından üretiliyor. Hem üretim hacmi hem de ticari katkısı açısından Türkiye’nin en önemli arı ürünlerinden biri olan çam balı, ihracatta da öne çıkan bal çeşitleri arasında yer alıyor. Uzmanlar, Türk Çam Balı’nın içerdiği özelliklerle tıbbi bal kategorisine aday olduğunu, bu yönüyle Manuka balına rakip olabilecek potansiyel taşıdığını belirtiyor.
Geçtiğimiz aylarda Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından alınan coğrafi işaret tescili, bu değerli ürünün hem yerel kimliğini koruma altına aldı hem de uluslararası pazarda güvence kazandırdı. Balparmak’ın Muğla’da gerçekleştirdiği “Çam Balı Hasadı” da bu tescilin sahadaki yansımalarının görüldüğü özel bir organizasyon oldu.
Etkinlikte davetliler, arıcı ailelerin kovan başındaki emeğine tanıklık ederek, balın doğadan sofraya uzanan yolculuğunu birebir deneyimledi. Kızılçam ormanlarının içinde gerçekleşen hasat hem arıcılığın zorluklarını hem de emeğin değerini gözler önüne serdi. Bal hasadının yapıldığı arılıkta peteklerin kovandan çıkarılışı, balın altın rengi ve doğanın eşsiz kokusu, davetliler için unutulmaz bir deneyime dönüştü.
Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, bu yılki hasadın taşıdığı anlamı şu sözlerle vurguladı: “Türk Çam Balı’nın coğrafi işaretle tescillenmesi, yalnızca sektöre değil, ülkemizin tarım ve gıda mirasına da büyük bir değer kattı. Bizim için bu süreç ticari bir kazanç olmanın ötesinde, doğaya ve arıcılara karşı duyduğumuz sorumluluğun da göstergesidir. Türkiye çam balının anavatanı. Dünyadaki çam balı üretiminin yüzde 92’si ülkemizde gerçekleşiyor. Çam balı ülkemizde kızılçam ormanlarının yaygın olduğu Ege kıyılarında üretiliyor. Çam balı, binlerce arıcı ailesinin de geçim kaynağını oluşturuyor. Balparmak olarak kurulduğumuz günden bu yana önemli hedeflerimizden biri de arıcılığın geleceğini güvence altına almak, sürdürülebilirliğini desteklemek. Bu yüzden Arıcılık Akademisi’ni hayata geçirerek yalnızca bal değil, arısütü, polen ve propolis gibi katma değerli ürünlerin de kaliteli ve verimli şekilde üretilmesini destekliyoruz.”
İhracatın Önünü Açan yeni C4 Metodu
Hasat organizasyonunda öne çıkan başlıklardan biri de Balparmak AR-GE Merkezi’nin geliştirdiği çam balına özgü yeni C4 metodu oldu. Bilindiği gibi dünyada balda tağşişi belirlemek için standart olarak kullanılan C4 testi, çam balının yapısına uygun değildi. Bu nedenle çam balı yıllardır uluslararası pazarlarda haksız engellerle karşılaşıyor, doğal olmasına rağmen ihracatta sorun yaşıyordu.
Balparmak Ar-Ge Merkezi’nin çam balının kendine özgü yapısını dikkate alarak dört yıl süren bilimsel çalışmaları sonucu geliştirdiği yeni analiz metodu, TSE standartlarında da yer alarak bu problemi çözdü. Böylece Türk Çam Balı’nın doğallığı bilimsel olarak belgelenmiş olup ihracatı büyük ölçüde arttırdı.
Türk Çam Balı Coğrafi İşaret Tescili Aldı
Ülkemize özgü salgı balı çeşidi olan çam balının Türk Çam Balı olarak tescil almasıyla ilgili Balparmak Genel Müdürü Ulaş Altıparmak, sürecin çok paydaşlı bir iş birliği modeliyle yürütüldüğünün altını çizerek şunları söyledi:
“FAO ve diğer sektör paydaşlarımızın desteğiyle hep birlikte yürütülen coğrafi işaret süreci, Türk balının geleceği için güçlü bir dayanışma örneği oldu. Ayrıca geliştirdiğimiz yeni C4 metodu sayesinde Türk Çam Balı, ihracatta da hak ettiği değere ulaşabilecek. Bu yalnızca Balparmak’ın değil, tüm arıcılık sektörünün ve ülkemizin kazanımıdır. AR-GE merkezimiz bugün Avrupa’nın en kapsamlı dört eşdeğer bal ihtisas laboratuvarı altyapısına sahip. Bal ve Diğer Arı Ürünleri Araştırma ve Kalite Kontrol Laboratuvarımızda her yıl en az 8 binin üzerinde bal numunesini analiz ediyoruz. Dört aşamalı kalite kontrol sistemimiz ile hem balın hem de diğer arı ürünlerinin doğallığını koruyarak, sektörün geleceğini bilimsel yöntemlerle güvence altına alıyoruz. Türk Çam Balı’nın doğallığını ve kaliteli yaşamdaki yerini ön plana çıkararak bilim temelli çalışmalar yürütmeye, inovasyon ve teknoloji yatırımlarımızı sürdürmeye devam ediyoruz.”
Arıcılığın Sürdürülebilirliği İçin Akademi
Hasat organizasyonunda gündeme gelen bir diğer önemli konu da arıcılığın geleceği oldu. Çam balının üretim sürecine yakından tanıklık eden davetliler, arıcı ailelerin bu mesleği sürdürmesinin ülkemiz için taşıdığı kritik değeri bir kez daha gözlemledi. Balparmak bu noktada yalnızca ürün geliştirmekle kalmıyor; bu amaçla hayata geçirilen Arıcılık Akademisi, modern teknikleri arıcılarla buluştururken özellikle kadınların ve gençlerin sektöre kazandırılmasını hedefliyor.
AR-GE ve Kalite Direktörü Dr. Emel Damarlı programın önemini şu sözlerle aktardı: “Amacımız, arıcıları yalnızca bal üretiminde değil; arısütü, polen ve propolis gibi katma değerli ürünlerin verimli şekilde üretiminde de desteklemek. Bu sayede arıcılık mesleğini daha sürdürülebilir hale getiriyor, geleceğe güçlü bir miras bırakıyoruz. Arıcılık yalnızca ailece yapılan bir iş değil, köy halkı olarak sürdürülen bir meslek. Zeytin ağaçları kadar önemli bir miras.”
Türkiye’nin Eşsiz Mirası
Muğla’da gerçekleştirilen 2025 Çam Balı Hasadı, yalnızca sezonun bereketini değil, aynı zamanda Türk Çam Balı’nın uluslararası pazarlardaki yükselen değerini de simgeledi. Balparmak’ın 45. yılına denk gelen bu özel etkinlik, hem ülkemizin eşsiz mirasını dünyaya tanıtma fırsatı sundu hem de bilimsel çalışmaların ihracata sağladığı katkıyı gözler önüne serdi.